top of page
Seçkin AYDIN
Artist/Academic/Curator
Rana Plaza, Bangladeş'in Dhaka bölgesinde faaliyet sürdüren ve çoğunlukla giysi üretim atölyelerinin bulunduğu sekiz katlı bir plazaydı. Plazanın ağır hasarlı olduğu uyarılarını ciddiye almayan atölye sahipleri binlerce işçiyi zorla çalıştırmaya devam etti. Plaza 24 Nisan 2013'te çalışma saatleri içinde çöktü. Bu faciada çoğunluğunu genç kadınların oluşturduğu 1.134 kişi feci bir şekilde hayatını kaybetti ve 2.500 kişi de yaralandı.
Bizler de, Rana Plaza faciasının 10. Yıldönümünde hem hayatını kaybedenleri anmak için hem de küresel hızlı modanın halen çeşitli eşitsizlikleri yeniden ürettiğine dikkat çekebilmek için bir panel düzenliyoruz.
Grafik Tasarım: Günseli Baki
Bizler de, Rana Plaza faciasının 10. Yıldönümünde hem hayatını kaybedenleri anmak için hem de küresel hızlı modanın halen çeşitli eşitsizlikleri yeniden ürettiğine dikkat çekebilmek için bir panel düzenliyoruz.
Grafik Tasarım: Günseli Baki
Hüsnü Dokak, “Mahrem / Private” çalışması için Seçkin Aydın'ın yazısı
Hüsnü Dokak, “Mahrem / Private” serisinden, 100 x 110 cm .TÜY. 2023
Prof. Hüsnü Dokak’ın bir yağlıboya çalışmasını sosyal medyadan görme şansım oldu.
4 Nisan’da Eskişehir’de açılan kişisel sergisinden “Mahrem” isimli bir serinin parçası olan bu resim, görür görmez çarptı beni.
Duygudan duyguya geçerken, içten içe söylenmekten alamadım kendimi.
Sürekli tekrarlayıp durdum resmi okurken düşündürdüklerini.
En sonunda yazıp kurtulmaya karar verdim.
Buyurun.
------ --------- --------------
“Mahrem”
Bir ufuk çizgisiyle iki parçaya bölünmüş resim oldukça sade: Bir yer, bir gök, bir ay, bir de nesne var.
Hepsi de düz bir şekilde boyanmış.
Renk tercihinde; gök soğuk, yer kara, ay ise mat beyaz.
Resmin ortasında bulunan köşeli nesne ise daha sıcak ve canlı bir rengin tonlarıyla öne çıkıyor.
Bu nesnenin üstünün çatı formunda olması, kapısının olması ve kendine ait bir zeminin olması onun bir yapı olduğu izlenimi oluşturuyor.
Bu yapının ince duvarları, onun hafif ve geçici bir yapı olduğu, yarı transparanlığı ve formu ise onun bir çadır olduğu konusunda bizi ikna ediyor. Çadır’a ikna olunca, dudaklarımız büzüşüyor. Malum..
Biraz göz terbiyesi olan biri, çadırın kapısının üst eşiğinin perspektif kurallarına uymadığını hemen fark eder. Kapının eğri üst eşiğinin, egemen ufuk çizgisine paralel olması, bu çarpıklığı görebilen kişi için hiç de tolere edici değil. Artık, göz resmin yüzeyinde dönüp dolaşıp oraya takılır.
Kapıdaki bu çarpıklık bizi, bir şeylerin ters gittiği, bozuk ve çarpık olduğu konusunda daha ilk baştan uyarıyor.
“Mahrem”, Çadır ve eğri kapı; zaten öfkeliyiz, kalbimiz de kırık.. Gerilim başlıyor.
Çadırın üstüne oturtulduğu zemin ise hiçbir bilgi vermeyen, tekinsiz bir karanlık..
Kapkara ve yutan bir boşluk..
Boşluk, artık Zemin yutan bir karanlık,
Artık, Zemin, yutan bir karanlık.
Atâlet çökmüş, hareketsiz, insansız, umutsuz ve iç karartıcı bir hal alan resim bizi bir şeyleri aramaya zorluyor. Umudu..
Hadi zorlayalım!
Resme ilk bakışta, zaman ve mekan fazla ketummuş gibi gelse de Ay’ın şekli, konumu ve gökyüzündeki ton farkı bize “dikkatlice bak ve gör” diyor.
Dikkatlice bakalım..
Ay dolunay. Öyleyse, Dünya, Güneş ile Ay’ın tam ortasında. Günlerden de takvim ayının tam ortası.. on dördü ya da on beşi. Net..
Resimdeki gökyüzü, ayın bulunduğu tarafta karanlıkken diğer tarafa doğru giderek açılıyor. Bu renk geçişi, hiç bir hareket emaresinin olmadığı bu resme, ağır ve fark edilemeyen bir hareket katarak bize Mat beyaz Ay’ın batmaya doğru ilerlediğine ve karşı tarafında ise tanın ağarmaya başladığına işaret ediyor.
Atâlet kalkıyor.
Ay mat, karşısı tan;
Yani gün doğuyor.. Yeni gün doğuyor.. Yine gün doğuyor.
Gökyüzü bulutsuz, gökyüzü açık; Kış’tan Yaz’a bir bahar; Nisan.. bilemedin Mayıs.
Ay dolunay, yani takvimdeki ayın on dördü veya on beşin doğmakta olan sabahı; yani gün doğuyor.. yeni gün doğuyor.. yine gün doğuyor.
Ay mat..
Şah mat.
Seçkin AYDIN
6 Nisan 2023
Berlin.
Prof. Hüsnü Dokak’ın bir yağlıboya çalışmasını sosyal medyadan görme şansım oldu.
4 Nisan’da Eskişehir’de açılan kişisel sergisinden “Mahrem” isimli bir serinin parçası olan bu resim, görür görmez çarptı beni.
Duygudan duyguya geçerken, içten içe söylenmekten alamadım kendimi.
Sürekli tekrarlayıp durdum resmi okurken düşündürdüklerini.
En sonunda yazıp kurtulmaya karar verdim.
Buyurun.
------ --------- --------------
“Mahrem”
Bir ufuk çizgisiyle iki parçaya bölünmüş resim oldukça sade: Bir yer, bir gök, bir ay, bir de nesne var.
Hepsi de düz bir şekilde boyanmış.
Renk tercihinde; gök soğuk, yer kara, ay ise mat beyaz.
Resmin ortasında bulunan köşeli nesne ise daha sıcak ve canlı bir rengin tonlarıyla öne çıkıyor.
Bu nesnenin üstünün çatı formunda olması, kapısının olması ve kendine ait bir zeminin olması onun bir yapı olduğu izlenimi oluşturuyor.
Bu yapının ince duvarları, onun hafif ve geçici bir yapı olduğu, yarı transparanlığı ve formu ise onun bir çadır olduğu konusunda bizi ikna ediyor. Çadır’a ikna olunca, dudaklarımız büzüşüyor. Malum..
Biraz göz terbiyesi olan biri, çadırın kapısının üst eşiğinin perspektif kurallarına uymadığını hemen fark eder. Kapının eğri üst eşiğinin, egemen ufuk çizgisine paralel olması, bu çarpıklığı görebilen kişi için hiç de tolere edici değil. Artık, göz resmin yüzeyinde dönüp dolaşıp oraya takılır.
Kapıdaki bu çarpıklık bizi, bir şeylerin ters gittiği, bozuk ve çarpık olduğu konusunda daha ilk baştan uyarıyor.
“Mahrem”, Çadır ve eğri kapı; zaten öfkeliyiz, kalbimiz de kırık.. Gerilim başlıyor.
Çadırın üstüne oturtulduğu zemin ise hiçbir bilgi vermeyen, tekinsiz bir karanlık..
Kapkara ve yutan bir boşluk..
Boşluk, artık Zemin yutan bir karanlık,
Artık, Zemin, yutan bir karanlık.
Atâlet çökmüş, hareketsiz, insansız, umutsuz ve iç karartıcı bir hal alan resim bizi bir şeyleri aramaya zorluyor. Umudu..
Hadi zorlayalım!
Resme ilk bakışta, zaman ve mekan fazla ketummuş gibi gelse de Ay’ın şekli, konumu ve gökyüzündeki ton farkı bize “dikkatlice bak ve gör” diyor.
Dikkatlice bakalım..
Ay dolunay. Öyleyse, Dünya, Güneş ile Ay’ın tam ortasında. Günlerden de takvim ayının tam ortası.. on dördü ya da on beşi. Net..
Resimdeki gökyüzü, ayın bulunduğu tarafta karanlıkken diğer tarafa doğru giderek açılıyor. Bu renk geçişi, hiç bir hareket emaresinin olmadığı bu resme, ağır ve fark edilemeyen bir hareket katarak bize Mat beyaz Ay’ın batmaya doğru ilerlediğine ve karşı tarafında ise tanın ağarmaya başladığına işaret ediyor.
Atâlet kalkıyor.
Ay mat, karşısı tan;
Yani gün doğuyor.. Yeni gün doğuyor.. Yine gün doğuyor.
Gökyüzü bulutsuz, gökyüzü açık; Kış’tan Yaz’a bir bahar; Nisan.. bilemedin Mayıs.
Ay dolunay, yani takvimdeki ayın on dördü veya on beşin doğmakta olan sabahı; yani gün doğuyor.. yeni gün doğuyor.. yine gün doğuyor.
Ay mat..
Şah mat.
Seçkin AYDIN
6 Nisan 2023
Berlin.
Seçkin Aydın - Geleceği Onarmak: Gıda Müşterekleri
Prof. Dr. David HARVEY
Prof. Dr. Seçkin AYDIN
Güncel Sanatta Anlatılar ve Olanaklar
İzmir Akdeniz Bienali.
Seçkin Aydın “Yavaş Şiddet, Yavaş Umut Artivizmi”
Pelin Tan wrote about my work and Gülsün Karamustafa's work.
Reposted from @wejegehamed Sibatokê, tu bi xêr hatî! Her çi qas sala 2021’ê li dest û pêyên me gerîyabe jî, bi destpêka meha Sibatê re, em li sala 2022’yan germ dibin.
Me cara pêşî di meha Rêbendanê de çalakîyên ji derveyî Wêjegehê li hêwanê kirin mêvan. Ji niha û pê de, em ê hevrêyên xwe li ser navê çalakîyên li “Mêvangeh”ê, bikin mêvanên Wêjegeh Amedê. Ev yek bangek e bo pêwendîdaran!
Bernameya meha Sibatê, vê şemîyê, bi “Hevdîtinên Roja Şemîyê” dest pê dike. Sazûmana geştyar ya @bat_art_lab ê vê carê tê xwe li Mêvangehê xweş dike. Di “Benda Krîtîk” de, @seckin___aydin û hunermend û akademîsyen @askinercann tên cem hev.
Kargeha Çîrokan ya Li Derve, piştî hevdîtina yekem û duyem, vê mehê bi du çalakîyên dîtir didome. Çalakîya di roja 6’ê Sibatê de, li hêwana Wêjegeh Amedê tê kirin. Ji ber ku @sidarjir wê li derveyî Amedê be, çalakîya roja 15’ê Sibatê wê ji Berlînê û di ser Zoomê re bê kirin.
Kargeha Çandê, vê mehê, @emeerhassanpour li xwe dike mêvan ku Hasanpour di van demên dawîyê de li derdora Amedê xebatên fîlmçêkirinê dike. Hasanpourê ku pratîka xwe ya li ser sînemayê di ser sînemaya hêçaneyî re pênase dike, ew ê di ser du fîlmên xwe re, ji me re çêla xebatên xwe û felsefeya sînemayê ya hêçaneyî bike.
Me cara pêşî di meha Rêbendanê de çalakîyên ji derveyî Wêjegehê li hêwanê kirin mêvan. Ji niha û pê de, em ê hevrêyên xwe li ser navê çalakîyên li “Mêvangeh”ê, bikin mêvanên Wêjegeh Amedê. Ev yek bangek e bo pêwendîdaran!
Bernameya meha Sibatê, vê şemîyê, bi “Hevdîtinên Roja Şemîyê” dest pê dike. Sazûmana geştyar ya @bat_art_lab ê vê carê tê xwe li Mêvangehê xweş dike. Di “Benda Krîtîk” de, @seckin___aydin û hunermend û akademîsyen @askinercann tên cem hev.
Kargeha Çîrokan ya Li Derve, piştî hevdîtina yekem û duyem, vê mehê bi du çalakîyên dîtir didome. Çalakîya di roja 6’ê Sibatê de, li hêwana Wêjegeh Amedê tê kirin. Ji ber ku @sidarjir wê li derveyî Amedê be, çalakîya roja 15’ê Sibatê wê ji Berlînê û di ser Zoomê re bê kirin.
Kargeha Çandê, vê mehê, @emeerhassanpour li xwe dike mêvan ku Hasanpour di van demên dawîyê de li derdora Amedê xebatên fîlmçêkirinê dike. Hasanpourê ku pratîka xwe ya li ser sînemayê di ser sînemaya hêçaneyî re pênase dike, ew ê di ser du fîlmên xwe re, ji me re çêla xebatên xwe û felsefeya sînemayê ya hêçaneyî bike.
hamza kk.jpg
şefikk.jpg
Masters of Home - Masters of Exile. Berlin 2013
Dıştan İçe, İçten Dışa
Mişar Art
Seminer
Diyarbakır, Mardin
17/09 – 09/12/2020
bottom of page